SÖZLEŞMELERDE MÜCBİR SEBEP
SÖZLEŞMELERDE MÜCBİR SEBEP
Bir olgunun mücbir sebep olabilmesi için, tarafların dışında bir sebepten meydana gelmiş olması, hukuki ilişkinin doğduğu sırada bunun öngörülmemiş olması ve öngörülmesinin de taraflardan beklenemeyecek olması, alınabilecek tüm önlemlere rağmen engellenemez olması gerekir.
Mücbir sebep, kanunlarımızda tanımlanan bir kavram değildir. Bu nedenle öğreti ve Yargıtay kararlarıyla şekillenmiştir.
Mücbir sebep, beklenmeyen hal kavramından farklıdır. Mücbir sebep bakımından haricilik önemlidir. Beklenmeyen hal ise genelde borçluya özgü bir durumdan ortaya çıkar. Mücbir sebep her durumda objektiftir beklenmeyen hal ise daha sübjektiftir. Koronavirüs kapsamında sözleşmeleri her iki kavram kapsamında da değerlendirmek gerekir.
Yargıtay HGK 2017/90 E., 2018/1259 K., 27.06.2018 T. kararında mücbir sebebi;
“Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlâline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017, s. 582). Deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır.
Yukarıdaki açıklamadan da anlaşılacağı gibi mücbir sebebin bir takım unsurları vardır. Öncelikle mücbir sebep, zorlayıcı bir olaydır. Bu olay doğal, sosyal veya hukuki bir olay olabileceği gibi insana bağlı beşeri bir olay da olabilir. Bu olay, zarar verenin faaliyet ve işletmesi dışında kalan bir olay olmalıdır. Mücbir sebep nedeniyle zarar veren, bir davranış normunu veya sözleşmeden doğan bir borcu ihlal etmiş olmalıdır. Yine mücbir sebep, davranış normunun ihlali ya da borca aykırılığın sebebi olmalı ve kaçınılmaz bir şekilde buna yol açmış olmalıdır. Kaçınılmazlık kavramı, mücbir sebep yönünden karşı konulmazlık ve önlenemezlik kavramını da kapsar. Mücbir sebebin bir diğer unsuru ise öngörülmezliktir…” şeklinde tanımlamıştır.
Yine salgın hastalığın mücbir sebep kabul edileceğine dair Yargıtay kararları mevcuttur.
Mücbir sebebin sözleşmeye en büyük etkisi, borçlunun borca aykırılıktan kural olarak sorumlu tutulamayacak olmasıdır. Sözleşmeden doğan sorumlulukta fiil ile meydana gelen zarar arasında illiyet bağı olması gerekir ve böyle bir durumda illiyet bağı kesilir. Burada önemli olan, borca aykırılığın sebebinin bu salgın olmasıdır.
Öncelikle taraflar arasında yazılı bir sözleşme varsa bu sözleşmede mücbir sebebe ilişkin hüküm olup olmadığına bakılır. Mücbir sebep hallerinin sayılması halinde salgın hastalığın var olup olmadığına bakılmalıdır. Mücbir sebepler genel itibariyle belirtilip, tek tek sayılmamışsa, bu durumda koronavirüs de mücbir sebep olarak kabul edilmelidir.
Mücbir sebep ortaya çıkmadan önce sözleşmeye bir aykırılık varsa, sözleşmeye aykırı davranan taraf mücbir sebebe dayanamaz.
Burada incelenmesi gereken sözleşmeden sonra meydana gelen ifa imkansızlığıdır. Bu ise borçlunun kusurunun olup olmadığına göre ikiye ayrılır. TBK m.136 kapsamında, Covid-19 sebebiyle ifa imkansızlığında borçlunun kusurunun olduğundan bahsedilemeyecektir.
İfa imkansızlığının geçici değil, sürekli olmalıdır. Bazı hallerde Covid-19’un geçici olduğunu kabul etmek gerekecektir. Geçici ifa imkansızlığında, imkansızlığın mevcut olduğu dönem için borcun duracak, sonrasında borç yine geçerli hale gelecektir. Geçici ifa imkansızlığında, borcun ifa edilmemesine tahammül edilebilecek bir süre olmalıdır.
Tüm bunları temerrüt kapsamında da değerlendirmek gerekir. Temerrüdün kusura bağlanmış olan sonuçları Covid-19 nedeniyle doğmayacaktır.
Para borcunun temerrüdünde doğacak faiz, borçlunun kusuruna bağlı olmadığından, kural olarak faizin işlemesi gerekir. Yine de her olaya göre farklı bir değerlendirme olabilecektir.
Sözleşmeye aykırılık bakımından ise, TBK m.112’de borcun ifa edilmemesine ilişkin öngörülen sonuçlar, Covid-19 sebebiyle geçersiz hale gelebilir.
Sözleşmeden dönme ve fesih Covid-19 kapsamında başvurulabilecek iki önemli yoldur.
Aşırı ifa güçlüğü hallerini düzenleyen TBK m.138 kapsamında ise, hangi durumların Covid-19 kapsamında değerlendirileceği önemlidir.
Bu kapsamda uyarlama davası gündeme gelecektir.
-Özel okul ücretlerinin akıbeti ne olacaktır?
Çoğu özel okul online eğitime devam etmektedir. Bazı imkanların sunulması ise imkansız hale gelmiştir.
Fedakarlığın denkleşmesi söz konusu olabilir. Hiç verilemeyen hizmete ilişkin sözleşmenin sonlandırılması ve bu ücretler ödendiyse sebepsiz zenginleşme kapsamında geri istenebilir.
-Sözleşmenin uyarlanması tek seferde kullanılarak tüketilecek bir hak mıdır?
Sözleşme bir kez uyarlandıktan sonra tekrar bu hakkın kullanılabilmesi için yeniden olağanüstü koşulların meydana gelmesi gerekir.